17 Nisan 2013 Çarşamba

Hep beklenen o gün

Uzun süredir yazamadım. Geçen hafta Pazartesi bir sene sürecek Herceptin tedavisi için hastanedeydim. Kemoterapiler bittiğinden beri beni saran coşkuya biraz sekte vurulmuş oldu hastanede geçirdiğim o günde. O yüzden de yazmadım. Ama aynı haftanın sonunda Cuma günü uzun süredir beklediğim buluşma gerçekleşti ve bayram şenliği gibi bir gün yaşadım.

Gezmeyi cok severim ben. İstanbul'un muhtelif yerlerinde sabahtan akşama durmadan yürüyebilirim. Arada deniz havası,  bir kaç tarihi mekan, biraz da alışveriş. Bunlardan en az benim kadar zevk alan ablamla gezmeyi iple çekerim hep. Ablam Bursa'da oturduğu icin ancak iki ayda bir buluşup gezebiliyoruz İstanbul'da. Bahar aylarında ise daha çok bir araya geliyoruz.

En son ekim başında bir araya gelecektik. Ben izin kullanıp işe gitmeyecektim, ablam da sabah deniz otobüsüyle gelip akşam tekrar Bursa'ya dönecekti. Fakat tam o buluşma planı yaptığımız günün öncesinde ablamın göğsünde farkettiği kitle yüzünden planı iptal etmistik, doktor acilen biyopsiye yönlendirmişti. Hemen ardından da meme kanseri olduğu ortaya cıktı zaten. Bir ay sonra da benim hastalığımı öğrendik. Sonrasını biliyorsunuz. İşte ta o zaman gerçekleştiremediğimiz buluşma geçtiğimiz cuma gerçekleşti . Kemoterapilerimiz sürerken 4-5 ay çok az görüşebildik ablamla. O kısıtlı zamanlarda da ikimiz de halsiz ve yan etkilerden  muzdarip olduğumuz icin keyfimiz yerinde değildi. Bu seferki buluşmamız bizim için şenlik, şölen gibiydi. İkimizin de kemoterapileri bitti, buluşmadan tam bir gün önce ablamın radyoterapileri de bitti ve cuma sabahı Karaköy'de, mis gibi güneşli bir hava eşliğinde buluştuk...Nihayet !
Eskiden Karaköy’de gezmek aklımıza gelmezdi hiç. Birkaç kere gitmiş ve sadece Bankalar Caddesinde yürümüştüm. Ama geçen yaz Neşen’in (40 yıllık olmasa da 20 yıllık dostum) yaptırdığı Karaköy oryantasyon gezisinden sonra çok sempati duymaya başladığım bu semti ablamla yaptığımız günübirlik İstanbul gezileri rotamıza ekledim. Cuma günü de muhteşem manzara sunan bir mekanda kahvaltıyla başladık günümüze…Hava çok güzeldi, güneş iliğimizi kemiğimizi ısıttı. Vapurlara ve tarihi yarımadaya bakarak kahvaltı ettik. Sonra yenilenen ve içinde ve etrafında güzel mekanların açıldığı Fransız Geçidinden geçerek geçen yazdan beri her fırsatta gitmeye calıştığım , bol kahve çeşidi sunması ve dekorasyonuyla gönlümü kazanmış olan Karabatak’a gittik. O hiç hatırlamak istemediğimiz kışı geride bırakmış olduğumuza bin şükrederek kahvelerimizi içtik.

Karabatak
Karabatak’tan çıktıktan sonra Bankalar Caddesinde yürüdük ve mimarisine oldum olası hayran olduğum, artık Salt Galata adıyla kültür-sanat kompleksi olarak hizmet veren tarihi Osmanlı Bankası binasına girdik. Üçüncü kata çıkarak her gördüğümde ilk kez görüyormuşcasına etkilendiğim pencerenin ve o pencereden görünen manzaranın resmini çektim. Buyrun …

Voyvoda caddesiyle Banker Sokağı’nı birleştiren güzelim Art Nouveau üslûplu Kamondo merdivenlerinden çıkarak Galata Kulesine vardık. Arada yokuşlu sokaklarda sağlı, sollu sevimli dükkanlara girip, arada soluklanarak Tünel’e kadar geldik. Oralarda bir yerde yemek molası verip İstiklal caddesinde yürümeye başladık.

Sokakta müziğe bayılırım, mutlaka durur dinlerim. Hava çok güzel olduğu için Galatasaray civarında bol bol müzik vardı o gün.
Harika bir gün oldu. İstanbul’da yapılan günübirlik kaçamaklar , özellikle de hava güzelse, güneşliyse çok zevkli oluyor. Herkese tavsiye…

Bugünün şarkısı çok sevdiğim bir Muse parçası…Starlight.

 

2 yorum:

  1. Muhteşem! Hava da ne güzelmiş, İstanbul burnumda tüttü..

    YanıtlaSil
  2. Bu aralar çok güzel, erguvanlar, mor salkımlar, laleler...Baharı süper İstanbul'un

    YanıtlaSil