Bu ülkede haksız yere mahkumiyetle karartılan hayatların en
iç acıtıcı örneklerindendir Balyoz hükümlüsü denizciler. Masumiyetlerini
kanıtlamak için çırpınan bu insanlara ve ailelerine yapılan haksızlık
inanılmazdır. Bir polis fezlekesiyle tutuklandılar ve hapse tıkıldılar ,
okulları derecelerle bitirmiş , aklı başında , pırıl pırıl insanlar.
Balyoz davası sahte
belgeler üzerine kurgulanmış bir kumpas. Birleşmiş Milletler’in Keyfi
Tutuklamalar Çalışma Grubu tarafından da tespit ve tasdik edilmiş pek çok hukuksuzluk
mevcut. Ancak sözümona seçkin aydınlar sahte belgelerle üretilen bu davayı,
askeri vesayetten kurtulma ve demokrasi hamlesi olarak değerlendirip
alkışladılar.
Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil Ekim 2013 tarihinde
bir kampanya başlattı: Er Mektubu Görülmüştür kampanyası. Balyoz tutuklularına
ulaşmak, destek olmak isteyen okurlar Yılmaz Özdil’e adreslerini iletecekti,
iftira mağduru Balyoz hükümlüleri de yaşadıklarını ve karşılaştıkları
hukuksuzlukları adreslerini bildiren insanlara mektupla anlatacaktı. Benim
adresim Hasdal’da 3 senedir mahkumiyet çeken bir Deniz Kurmay Albay’ına
ulaştı. Ocak ayında, büyük bir içtenlikle, son derece düzgün bir dille
yaşadıklarını anlattığı bir mektup ulaştı bana.
Desteğimiz için teşekkür ederek başlıyordu mektubuna .
Haksızlıklar , iftiralar sonucunda içine düşmüş oldukları bu durumdan en çok
ailesinin, çocuklarının etkilendiğini anlatıyordu. Hasdal’a ilk geldiği andan
itibaren onu en çok üzense Türk Milleti’nin bağrından çıkan Silahlı Kuvvetlerin
seçkin subaylarının içine düşürüldüğü bu duruma sessiz kalınmasıydı.
“Yargılandığımız mahkemeyi ısrarla talep etmemize rağmen
halka açık yapmadılar. Davayı sizden kaçırdılar. Attığımız çığlıkları sizlere
duyurmadılar. Basını taraflı kullandılar. Biz de sessiz çığlığımızı sizlere
farklı yollarla ulaştırmaya çalıştık. Sanırım başarılı olduk da.”
Mektubunun sonundaki dileğiyse Balyoz hükümlülerine
yapılanlarla ilgili isyanımı iyice ayaklandırıyor : “Ben üçüncü yılbaşına
ailemden ayrı , dostlarımla birlikte demir parmaklıklar arasında giriyorum.
Umarım bu son olur …” Mektubun ekinde ise tüm Balyoz iftirası mağduru
subayların ortak bir bildirgesi vardı , şöyle başlıyordu:
“Bizler, Balyoz
iftirasından mağdur subaylarız. Bize üzülmenizi değil , sadece gerçekleri
bilmenizi istiyoruz. Bizi sizin adınıza, Türk Milleti adına yargıladılar ve
sizin adınıza ceza kararları verdiler. Sizin adınıza yargıladılar ama bu davayı
sizin gözünüzden kaçırmak için de herşeyi yaptılar. Mahkemeyi İstanbul’dan 90
km. uzaklıkta , Silivri Cezaevinin içinde spor salonundan bozma bir yere
kurdular. Duruşmaların televizyondan canlı veya banttan yayınlanması talebimizi
kabul etmediler. Biliyorlardı ki , bir tek celsenin dahi sizin tarafınızdan
izlenmesi , çıplak gerçeği görmenizi ve davanın kocaman bir yalandan ibaret
olduğunu anlamanızı sağlayacaktı.”
Mahkemenin nasıl cereyan ettiğini anlamamız için verdileri
örneklerle devam ediyordu bildirge , ayrıca “Balyoz Davasında Çarpıcı
Gerçeklerden Seçmeler” başlıklı bir de ek vardı. Yazının sonunda görebilirsiniz.
Mektubu ve ekindeki bildirgeyi okurken bu büyük iftiranın
kararttığı hayatları düşündüm. Bizler günlük hayatımızı güllük gülistanlık
sürdürüp bazen ufak tefek aksiliklere bile takılabilirken iftiralar üzerine
hüküm giyen subaylar ve onların ailelerinin yaşadıkları…akıl almaz , vicdana
sığmaz.
Hasdal cezaevini aradım ve mektuplaştığımız Albay’ın ismini
vererek ziyaret etmek istediğimizi söyledim. Telefonda ziyaret için yapılması
gerekenleri sordum , anlattılar sağolsunlar, önceden dilekçe ile
başvurmak gerektiğini ve yapılması gerekenleri. Bu arada Esir Albay’ımızla
tekrar mektuplaştık, yaşadıklarına rağmen gösterdiği sabrı ve bir mektupla bile
mutlu olabilmesini çok takdir ettik, ziyaretimizi bir an önce gerçekleştirmek
için sabırsızlandık. “Balyoz Davası denen ucube, hayatımın büyük
bölümünü değiştirse , hatta uzun yıllar uğraşı vererek elde etmeye çalıştığım
geleceğimi elimden alsa da benim sizleri
tanımamı dolayısıyla kocaman bir
aileye sahip olmamı sağladı. İyi tarafından bakmak lazım hayata…”.
Salı, Perşembe istisnai görüş kapsamında - dilekçeler
kabul edilirse - Hasdal’a ziyaret yapılabiliyor , biz de ziyareti
ayarladığımız günün sabahı Hasdal’a gittik. Gerekli kontrollerden ve ibrazlardan
sonra cezaevi aracıyla ziyaret mahaline götürüldük. 8 tane cam bölmenin
ayırdığı paravanlı kapalı görüş yerinde ilk kez göreceğimiz , sadece adını
bildiğimiz hükümlü Albayımız cam bölmenin arkasına geldi, sanki önceden
tanışıyormuşçasına son derece candan ve güleç karşıladı bizi. El ayalarımızı
cama yapıştırarak selamlaştık.
Hal hatır sorduktan sonra yaşadıklarını konuşmaya başladık,
herşeye rağmen dirayetliydi , yüzü hep gülüyordu ve böyle bir kabustan bile
teselliler çıkarmasını beceriyordu. “Denizaltında çalıştım ben, aslında hapis o
kadar da berbat değil , denizaltına kıyasla daha bile yaşanılır bir yer , ama
ailem için çok zor. Bir de tabi böyle bir haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalıp
boşuna hapis yatmak.”
Ziyaret bittiğinde işimize dönerken en büyük dileğim
Hasdal’a bir daha ziyaret için değil , tahliye anındaki coşkuyu yaşamak için
gitmekti. Balyoz hükümlülerinin başvuruları uzun zamandır yüksek mahkemenin
önünde. Anayasa Mahkemesi bir an önce kararını açıklasın diye neredeyse
nefesimizi tuttuk, bekliyoruz, denizaltında unutulmuş gibi hapislerde unutulmuş
Esir Subaylarımız kurtulsun diye. O gün
bayramımız olacak.
Balyoz Davasında
Çarpıcı Gerçeklerden Seçmeler
-Kanıt olarak öne sürülen
dijital dosyaların (Microsoft Word programı kullanılarak oluşturulmuş, çıktısı
alınmamış, ıslak, kuru veya elektronik imza ile İMZALANMAMIŞ bilgisayar
dosyaları) sahte olduğu ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi, Yıldız Teknik Üniversiteleri
dahil, ülkemizin en saygın üniversiteleri ile ABD ve Almanya’daki adli bilişim
uzman kuruluşlarından alınan 30 bilirkişi raporu ile kanıtlanmıştır. Fakat bu
bilirkişi raporları ile savunmalarımıza mahkeme kararlarında yer verilmemiştir.
-Mart 2003’de kaydedilmiş
ve kapatılmış bir CD’ de yer alan dijital dosyalarda 2007 yılında piyasaya
sürülen Office 2007 uygulamasına ait yazı karakterleri bulunduğu Microsoft
Firmasının Mahkemeye gönderdiği resmi yazı ile kanıtlanmıştır.
-Türkiye’nin taraf olduğu
ve yetkisini 5 Ağustos 2006 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzalı
Bakanlar Kurulu Kararı ile tanıdığı BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu,
şikayetimiz üzerine Türkiye’nin resmi yanıtını aldıktan sonra verdiği
kararında; ”Mağdurların keyfi olarak tutuklandıklarını, savunma haklarının yok
sayılarak adil yargılanmadıklarını ve bu uygulamanın ağır insan hakları
ihlalleri olduğunu” tespit etmiş ve Türk Hükümeti tarafından “Keyfi
tutuklamanın sona erdirilmesi ve ihlallerin iç hukuk yolları ile
düzeltilmesini” talep etmiştir.
-Eski Yargıtay Başkanı
Prof. Dr. Sami Selçuk, eski AİHM Yargıcı Milletvekili Rıza Türmen, Türk Ceza
Kanununun hazırlık çalışmalarına iştirak eden Başbakanımızın hukuk
danışmanlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç, eski Yargıtay Başsavcıları Vural Savaş
ve Sabih Kanadoğlu da dahil olmak üzere hukukçularımız ve Barolarımız Balyoz
Davasında yargılamanın adil olmadığını, Mahkemenin değerlendirmelerinde önemli
hukuka aykırılıklar ve hatalar olduğunu ifade etmişlerdir.
-Yargılandığımız
Mahkemenin Başkanı 12 Eylül 2010 halk oylaması sonrasında teşkil eden Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından yargılama başladıktan altı ay sonra
duruşmalar başlamadan iki gün önce değiştirilmiştir. Temyiz sürecinin yapıldığı
Ceza Dairesinin Başkanı 24 Ekim 2011 tarihinde bu göreve seçilmiş, üyelerden
birisi 24 Ocak 2011 tarihinde diğer üç üye ise 24 Şubat 2011 tarihinde HSYK
tarafından Yargıtay Üyesi olarak seçilmişlerdir.
-2007 model bir arabanın
2003 yılında kaza yaptığına inanabilir misiniz?
-Bir deniz subayının
dijital belge oluşturduğu iddia edilen tarih ve saatte su altında dalışta
olduğunu mahkemede TRT görüntüleri ile ispatladığını, buna rağmen hüküm
aldığını,
-03 Ocak 2003 tarihinde
Aksaz/Marmaris Deniz Üssünde subayların bir araya gelerek darbe hazırlığıyla
ilgili bir toplantı yaptıkları iddia edilmişti. Oysa o tarihte, adı geçen bir subayın
yurtdışında büyükelçimiz ile çekilmiş fotoğrafı bazı gazetelerde yayımlanmış
olduğunu,
-Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı Karargâhında 13 Aralık 2002 ve 02 Ocak 2003 tarihlerinde yasadışı
toplantıya katıldıkları iddia edilen bir subayın yurtdışında diğerinin ise
ameliyat sonrası istirahatli olduğunu,
-Dijital olarak 2003
yılında hazırladığı ileri sürülen bir yazı içerisinde, TSK personel Kanununun
2005 yılında TBMM’ de değiştirilmiş halinin yer aldığını,
-Değeri yüz milyar
dolarla ölçülen İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının iki havacı subay ile
kontrol altına alınmasının planlandığı iddia edilmiş, subaylardan birisi 16 yıl
ceza alırken diğerinin ifadesinin dahi alınmadığını,
-Açık hapishane olarak
kullanılacağı iddia edilen Fenerbahçe Stadyumunda bir F-16 uçağının gardiyan
görevi yapacağını,
-Komutanını tutuklamakla
görevlendirildiği iddia edilen bir subayın görev aldığı iddia edilen tarihte
lenf kanseri ameliyatı olduğunu ve hastanede yattığını resmi belgelerle
kanıtlamasına rağmen hüküm aldığını biliyor musunuz?
İyi günler, Josef Lewis, bireylere, şirketlere ve devlet kuruluşlarına% 2'lik düşük bir faiz oranıyla kredi veren bir özel borç veren. Ödeme yapmak için ödeme yapan bir sürü aile ve mali yükümlülüklerini yerine getiremeyen başkaları olduğunu biliyoruz ve bu nedenle mali restorasyon için buradayız.
YanıtlaSilİş Planlama, Ticari ve Geliştirme Finansmanı, Gayrimenkuller ve Konut Kredileri, Borç Konsolidasyon Kredileri, İşletme Kredileri, Özel Krediler, Ev Refinansmanı, Otel Kredileri, Öğrenci Kredileri vb. Gibi geniş bir yelpazede finansal hizmetler sunuyoruz. Bir kredi ile ilgilenen ve dolandırıcılıktan uzak olması halinde ..
Email: progresiveloan@yahoo.com
Metin / Çağrı: +1 (603) 786-7565 teşekkürler