3 Mayıs 2013 Cuma

Konudan Konuya…

Bütün kış boyunca sabırsızlıkla , günleri ve hatta bazen saatleri sayarak beklediğim baharın tadını çıkarıyorum. Çok özel birşey yaptığım yok , her ne kadar kemoterapi geride kalmış olsa da hırpalanmışım , şu aralar onun yorgunluğu çıkıyor. Büyük bir coşkuyla bir şeyler planlıyorum, çok da zevk alıyorum yaptığım herşeyden ama çabuk yoruluyorum. Gittikçe daha iyi olacağım diye düşünüyorum, çünkü nihayet spora başladım (pilates). Bu da eski zindeliğime kavuşmama yardımcı olacaktır.

Bu hafta başı Herceptin tedavisi için hastanedeydim. Bu bir sene sürecek olan tedavi, hastanede damar yolundan alıyorum bu tedaviyi de, kemoterapi gibi yan etkileri yok neyse ki, kalp üzerinde yan etkileri olabilirmiş ama belli aralıklarla kalp ekosu çekerek takip edilecek.

Her2 pozitif meme kanseri olduğum için bir sene daha hastaneyle yakın temastayım. Her2’nin pozitif olması biraz talihsiz bir durum oldu bu açıdan, meme kanseri olan kadınların %20si Her2 pozitif oluyor, ablam ve ben de bu %20’nin içindeyiz. Olmayaydı daha iyiydi tabi ama yapacak birşey yok. Beterin beteri var artık çok iyi bildiğimiz gibi…

HER2-pozitif meme kanseri ne demek: Human epidermal growth factor receptor 2 (HER2) olarak adlandırılan bir protein için pozitif test sonucu demek. Bu testin pozitif oluşunun anlamı bu proteinin kanser hücrelerinin büyümesini uyardığını, artırdığını gösterir. Her 5 meme kanserli hastadan birinde gen mutasyonu dediğimiz bozukluk sonrasi kanser hücreleri HER-2 bulundururlar. 
HER2-pozitif meme kanserleri diğer tipte meme kanserlerinden daha kötü gidişlidirler ve hormon tedavisine daha az cevap verirler. Ben ve ablam bunun için kemoterapi bitiminden beri HER 2'yi hedef alan direkt tedavilerden biri olan Trastuzumab (Herceptin) tedavisi görüyoruz.

Şimdi sabırsızlıkla saçlarımın çıkmasını bekliyorum. Kemoterapi biteli 1.5 ay oldu ama başım hala dımdızlak J Kaşlarım ve kirpiklerim de çok döküldü ama hepsi gitmedi neyse ki…yaklaşık dörtte biri falan duruyor teselli babında…Kendi saçımdan yaptırdığım peruğu hiç takamadım , rahat edemedim perukla. Kışı bereyle geçirdim, bahar geldiğinden beri renkli bandanalar takıyorum, çok rahat. İnsanoğlu bir garip işte, kemoterapilerin ağrı , bulantı, halsizlik ve bilumum yan etkilerinden çekerken saçlarımın dökülmüş olmasına hiç takılmıyordum, çünkü fiziksel olarak çektiğim acı ve ağrının yanında saçlarımın dökülmüş olmasının hiçbir önemi kalmıyordu. Ne zaman ki o berbat yan etkiler geride kaldı, hemen fiziksel görünümüme takmaya başladım, ne de olsa kadınım J Saçlarım ne zaman çıkmaya başlar, ay kirpiklerim ne çok dökülmüş, oyyy kaşlarım ne hale gelmiş gibi başladım hayıflanmaya kendime gelir gelmez…halbuki bu hastalığın en zor süreçleri geride kalmış, bahar gelmiş, hele de mor salkımlar açmış, daha ne J


Konudan konuya atlıyorum ama geçen gün markette alışveriş yaparken yanıma koşarak bir market reyon görevlisi geldi. Elinde bir paket mantar vardı, şimdi ismini hatırlamadığım bir tür mantar (bazılarının Reishi mantarı dediğini duyar gibiyim, o değil, o başka bir yazı konusu). Belli ki benim kanser geçirdiğimi anlamış, bütün iyi niyetiyle geldi, “Hanımefendi, bu mantar kanserli hastalara iyi geliyor, son paket kalmış, size getirdim” dedi. Sağolsun J Teşekkür ederek aldım ve alışveriş sepetime koydum. Daha sonra meyve reyonundan muz seçerken aynı görevli “Herkes kabuğu kararmamış muzları seçmeye çalışır ama aslında kabukları kararmaya başlamış muzlar bağışıklık sistemine faydalı” diyerek beni şaşırttı, hiç duymadığım ve bilmediğim bir şeydi. Nitekim bugün internette karşıma çıktı. Tamamen olgunlaşmış ve sarı kabuğu üzerinde yer yer koyu renkli lekeler bulunan muzlarda "Tümör Nekroz Faktör" adı verilen bir madde bulunduğu ve bu maddenin de anormal hücreler ile savaşma kabiliyeti olduğunu okudum. Muzun kabuğunda ne kadar çok koyu renk lekeler bulunursa, bağışıklık sistemine o kadar yararlı olduğu, yani en olgun muzun en iyi anti-kanser kalitesine sahip olduğu yazıyordu. Doğruluğunu ve detayını ayrıca araştıracağım, ama market görevlisinin işini severek yapması, müşterilere yardımcı olmaya çalışması ve rutin işinin üzerine birşeyler katma çabasını gerçekten takdir ettim. Eve gidince de bana verdiği mantarları soteleyerek afiyetle pişirip yedim J


Tez zamanda görüşmek üzere…Bugünün şarkısı da geliyor …



In the white room with black curtains near the station.
Blackroof country, no gold pavements, tired starlings.
Silver horses ran down moonbeams in your dark eyes.
Dawnlight smiles on you leaving, my contentment.

I’ll wait in this place where the sun never shines;
Wait in this place where the shadows run from themselves…

4 yorum:

  1. renkli bandanaların sana çok yakışıyor bu arada, gözlerimizle gördük onayladık! ;)

    muzla ilgili bilgi ise benim için hem şaşırtıcı hem de pek faydalı oldu, market görevlisi de sağolsun, sen de sağol yasemincim bundan sonra ben de buna dikkat edeceğim.

    sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Renkli bandana candır :-) çok rahat ettim ama havalar sıcakladıkça bandana da fazla gelmeye başladı...

      Muz konusu enterasan, ne kadar doğru bilmiyorum, ama artık kabuğu kararmış muzlara sempatiyle bakıyorum Aslıcım :-)

      Sil
  2. "Mor salkımlar açmış, daha ne!" cümlene bayıldım, gerçekten de öyle yahu :) Yaşasın bahar!

    YanıtlaSil
  3. Yaşasın bahar ve uzun sürsün lütfen:-)

    YanıtlaSil