11 Ekim 2013 Cuma

Madımak - Menekşe'den Önce


Bir insan ne kadar vahşi, acımasız, korkunç olabilir ?  Madımak’ta 35 canı yakan yobazlar, bazı insanların kötülüğünün hiçbir sınırı olmadığının örneğidir. İnsanın aklının almayacağı bir kötülüğün simgesidir. Madımak vahşetinin üzerinden 20 yıl geçti, yakınlarını bu katliamda kaybeden insanların acısı hiç geçmedi. Nasıl geçer ki? Bu insanlık suçunun firari olan 5 sanığı ile ilgili kısmı, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürüldü. Ama acı için zaman aşımı yok.

Madımak’ta yaşanan vahşetin belgeselinin gösterime girdiğini duyunca , seyrederken çok dağlanır mıyım diye biraz tereddüt ettim önce. Ama gitmek lazım, unutmamak, unutturmamak lazım. Ayrıca bizim film sırasındaki üzüntümüzün , isyanımızın bu vahşette canlarını, çocuklarını , yakınlarını kaybedenlerin bitmez acısı yanında ne önemi var. Ateş sadece ama sadece düştüğü yeri  yakıyor.




Menekşe'den Önce Madımak Oteli'ndeki yobaz kundaklamasından kurtulanların ve yakınlarını Madımak'ta kaybetmiş kişilerin tanıklıklarını gösteren bir belgesel. Pir Sultan Abdal şenlikleri kapsamında 2 Temmuz 1993’de Sivas valisinin davetlisi olarak gelen ve saatlerce kurtarılmayı bekledikten sonra diri diri yakılan o güzel insanların trajedisini anlatıyor. Sivas’taki katliamda ölen iki kardeş Koray Kaya (daha 12 yaşındaydı) ve Menekşe Kaya’nın ölümlerinden 2-3 yıl sonra doğan kardeşleri Menekşe’ye tanıkların anlattıklarını izliyoruz. Yangından kurtulanların tanıklıklarını , sevdiklerini kaybedenlerin acılarını dinliyoruz içimiz acıyarak ve isyan ederek.
Bu belgesel aslında pek çok soruya cevap vermiyor. Oteli yakanların kimler olduğunu, o dönemdeki iktidarı, katliam sonrası yargılamaları,  katliamın basına nasıl yansıdığını, devletin tutumunu ele almıyor. Bu katliamın mağdurlarının acılarının ne kadar yakıcı, yıkıcı ve unutulmaz olduğunu anlatıyor. 



Menekşe , hiç görmediği abisi ve ismini aldığı ablasının fotoğrafları ve hikayeleriyle büyüyor. Belgeselde Menekşe katliamı yaşayan pek çok kişiden ablasıyla abisini kaybettiği o lanet, korkunç günü dinliyor.




Bu katliamın suçlusu, tekbirlerle oteli yakan yobazlar ve olayı önlemeye çalışmayanlar.  Otelin oradan, evlerinden, makamlarından kıllarını kıpırdatmadan izleyenler. Geceleri nasıl uyurlar, hatta nasıl yaşarlar … ama zaten vicdan azabı çekecek kadar vicdanları olsa bu katliam olmazdı. Madımak Otelinde iki kızını yitiren anne "en iyi gününüz benden kötü olsun" diye feryat ederken ona katılmamak elde mi…


20 yıl geçti. Sivas’daki katliamın kurbanı insanların acısı hiç dinmedi. Unutmayalım , unutturmayalım ! Madımak Oteli bir Utanç Müzesi olana kadar uğraşalım. Hiç olmazsa bunu yapalım…



TÜRKÜLER YANMAZ !

Güneşin ak yüzüne bir duman çöktü
Bir türkü çığlıkla ateşe düştü
Kuytu bir köşede bir çiçek küstü
Döktü yaprağını boynunu büktü

Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz
Güllerim yandı yüreğim dayanmaz

Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki türküler yanmaz
Günü gelir sanma hesap sorulmaz
Dayanır kapına Pir Sultan ölmez

Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz
Güllerim yandı yüreğim dayanmaz




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder